Bozdağ: Avukatlık sınavı gelecek

Hukukçular Derneği iftarında konuşan Bozdağ, Burada avukatlığa geçişte sınavı getirme hususu başta olmak üzere pek çok konuda önemli değişiklikler yapacağımızı buradan ifade etmek isterim, dedi

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 10 Haziran 2017 00:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bozdağ: Avukatlık sınavı gelecek

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hukukçular Derneği tarafından İstanbul'da gerçekleştirilen iftar programına katıldı.

İftar sonrası dernek üyelerine hitap eden Bakan Bozdağ, "Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların cezalarının infazı ölünceye kadar hapiste kalmaktır. Kamuoyunda sanki bir ceza aldığı zaman yarın dışarı çıkacakmış gibi bir algı var. Halbuki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir kişinin, cezası kesinleştikten sonra hapisten çıkması mümkün değil" dedi.

Bozdağ'ın konuşmasından başlıklar şöyle:

YARGIDAN DA HAK ETTİKLERİ CEVABI ALACAKLAR

Görüyorum ki İstanbul'daki hukukçular avukatlar yargı mensupları bu derneğin çatısı altında büyük bir aile olmuşlar ve bu salonları dolduracak çoğunlukta iftarlarını yapıyorlar. Bu vesile ile bu güzel organizasyonu yapan hukukçular derneğimizin başkanına, yönetimine teşekkür ediyorum. Ramazan ayındayız. Ramazan ayı; rahmetin ayı bereketin ayı. 15 Temmuz 2016'da hep beraber karşılaştığımız yaşadığımız ve şahidi olduğumuz darbe teşebbüsü başarısızlığa uğramıştır. Darbe teşebbüsünün başarısızlığa uğramasının en önemli nedeni hiç kuşkusuzdur ki aziz Türk milletinin darbe karşısında bir ve beraber olması, bütün farklılıkları bir kenara bırakarak darbeyi ve darbecilere karşı durmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk milleti bir ve beraber olmuştur. Kurtuluş savaşı yıllarında nasıl Atatürk'ün arkasında aziz Türk milletimiz bir ve beraber olmuş ve Anadolu'yu düşmandan temizlemişse, aradan geçen yüzyıl sonra ilk defa yine bütün farklılıkları bir tarafa bırakarak Türkiye'nin lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına uymuş darbecilere en büyük darbeyi birlikle, beraberlikle demokrasiye, cumhuriyete, milli iradeye ve hukuka sahip çıkarak vurmuştur. Bu hepimiz için büyük bir övünç kaynağıdır. Bugüne kadar cumhuriyet üzerinde tartışmalar yapıldı. Siz daha çok cumhuriyetçisiniz biz daha çok cumhuriyetçiyiz şeklinde değerlendirmeler de yapıldı. Ama gördük ki 15 Temmuz 2016 cumhuriyet ve demokrasinin sadece Türkiye'de azınlık bir grubun değil 80 milyon aziz milletimizin ölümüne sahip çıktığı ortak bir değer olduğudur. Artık cumhuriyetin müdafiliğine muhafızlığına, demokrasinin müdafiliğine muhafızlığına hiç bir gücün veya organın veya kurumun soyunmasına ihtiyaç yoktur. Görülmüştür ki cumhuriyetin sahibi de demokrasinin sahibi de muhafızı da müdafi de bekçisi de 80 milyon aziz Türk milletidir. Bununla ne kadar övünsek azdır. Saygıdeğer meslektaşlarım. 15 Temmuz'da ortaya konan demokratik mücadele yapılan kahramanlık eğer batının herhangi bir ülkesinde olsaydı ya da başka başka yerlerde olsaydı emin olun BM başta olmak üzere ülkelerin parlamentoları yönetimleri kendi ülkelerinin en önemli nişanları neyse demokrasiye, hukuka, insan haklarına sahip çıkan böylesi bir halka vermekte yarışa girerlerdi. Ama demokrasiye sahip çıkan hukuka sahip çıkan darbecilere darbe vuran Türk halkı olduğu zaman bunu görmezden geldiler milletimizin kahramanlığını, demokratlığını, insan haklarına sahip çıkışını el kestiler. Darbecilere ve onlara güç verenlere sahip çıkmanın gayreti içerisinde oldular. Kim ne derse desin. Türk milletine, Türkiye devletine demokrasimize, hukukumuza, milli iradeye, seçilmiş hükümete, seçilmiş meclise ve seçilmiş Cumhurbaşkanına darbe yapanlar milletten hak ettikleri cevabı almışlardır. Ama bundan sonra yargıdan da hak ettikleri cevabı alacaklarından hiç ama hiç kimsenin tereddüttü olmamalıdır. Darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ mensubu teröristler ve onlara ihtisak eden ve onlarla beraber hareket eden diğer darbecilerin tamamı o gece söylediğimiz gibi anayasadan yargılama yetkisini alan Türk milleti adına yargılama yapan yargı organlarının önündedir. Millete, milletin yargısına hesap vermektedirler. Yargıda bu hesabı anayasa ve kanunlar çerçevesinde sormaktadır, soracaktır da. Tabi yargılamalar sırasında usul hukukundan kaynaklanan bazı uygulamaların olması doğaldır, zaruridir. Usul hukukunun uygulanmasını bazı çevreler farklı anlamakta farklı takdim etmektedir. Türkiye bir hukuk devletidir. Yargılamaları da hukuk devletinin öngördüğü kurallar içerisinde olmalıdır ve oluyor olmaya da devam edecektir. Usul de hukuk devletinin kurallarının hangi yönde uygulanarak yargılamaların yapılacağını açıkça göstermektedir. Bütün uygulamalar bugün farklı farklı değerlendiriliyor. Uygulamalar Türkiye'nin hukuk devleti olmasının somut göstergeleri olan uygulamalar. Kimseye bir imtiyaz yapılmamaktadır. Kimseye bir ayrıcalık yapılmamaktadır. İmtiyaz yapılması ayrıcalık gösterilmesi söz konusu asla değildir. Hele hele darbecilere teröristlere terör örgütlerine karşı Türk yargısının farklı davrandığını imtiyaz tanıdığını birilerinin düşünmesi söylemesi Türk yargısına yapılacak en büyük hakarettir. Çünkü Türk yargısı onlara karşı bir imtiyazı değil anayasa ve yasaların öngördüğü kuralları uygulamaktadır. Bundan sonra da bu kuralları uygulamaya devam edecektir.

KENDİ POZİSYONUNUZA GÖRE TEVİL EDİN

Burada bir hususa daha dikkatinizi çekmek isterim. Bu yargılamalar sırasında FETÖ'nün darbeyi yapan yapmaya kalkan teröristleri ağız birliği yapmışçasına her şeyi inkar ediyorlar, reddediyorlar. Reddinin ana nedeni örgütün elebaşı terörist başı Gülen'in talimatıdır. Her şeyi reddedin talimatıdır. Reddedemeyeceğiniz şeyler önünüze korlarsa onları da kendi pozisyonunuza göre tevil edin talimatıdır. Örgütün varlığını ve bu darbenin bu terör örgütü tarafından yapıldığını gösteren çok somut deliller var dosyalarda. Ama bu savunmadaki Edirne'den Kars'a ortak tutum bunun başka bir göstergesi. Tankın içinde yakalanmış. Tankın içinde suçüstü yakalanmış. Arabayı çiğnemiş içinde insanımız şehit olmuş ya da başka yerde tankın altına yatan insanlar var. Tank üzerinden geçmiş. Tankın içinde yakalanmış. Bunu inkar ediyorlar suç ortada, suçun mağdurları ortada, suç aleti ortada, suçun faili, suç aletinin içinde yakalanıyor buna rağmen inkar ediyorlar. Suçüstü halinde inkar etmenin kimseye bir faydası yok. Uçakla meclisi bombalıyor, Özel Harekatı bombalıyor, Külliyeyi bombalıyor. Her şey sabit, konuşmalar sabit, uçağa bindiği sabit, parmak izi sabit her şey açık net ortada. Bütün bunlara rağmen bunlar da inkar ediyor. Buradan çok net olarak ifade etmek isterim. Darbe teşebbüsünün şahidi 80 milyon aziz Türk milletidir. Bu darbe teşebbüsü 80 milyon Türk milletinin şahitliğinde yapılmaya kalkışılan bir darbedir. Hepimiz gördük, hepimiz yaşadık. Köprüde yaşadık, kimimiz belediyede, kimimiz emniyette, kimimiz sokakta, kimimiz evimizde, kimimiz mecliste, kimimiz cumhurbaşkanlığında, kimimiz genelkurmayda ama hepimiz bu darbe teşebbüsünün faillerini de gördük ve yaptıklarını da gördük. Olanı bitene başından sonuna kadar şahit olduk ve onlar suçüstü yakalandılar. Buradan bir kez daha söylüyorum. 80n milyonun şahitliğinde olan bir hadisenin ispatı için başka şahitlere de gerek yok. Suçüstü durumu var o da çok açık.

MAHKEMELERE KARŞI DA TAKİYE YAPIYORLAR

Bu terör örgütünün bir vasfının da bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum. FETÖ takiyeyi gizliliği ilke edinen bir terör örgütüdür. Hani Mevlana'nın bir sözü var ya 'ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol'. Bunlar olduğu gibi görünmeyen göründüğü gibi de olmayan kişilerdir. Çünkü bu örgütün ana stratejisi kim hangi grubun içinde, hangi çevrede, hangi kurumda, hangi yerde, bulunuyorsa çalışıyorsa orada sorumlu kişi kimse onun gibi düşünmek, onun gibi yaşamak, onun gibi çalışmak, onun sevdiklerini sevmek, onun nefret ettiklerinden nefret etmek gibi bir alışkanlıkları var. Bakıyorsunuz siz cumhuriyetçisiniz sizden daha fazla cumhuriyetçi. Siz milliyetçiyseniz sizden daha fazla milliyetçi. Siz muhafazakarsanız sizden daha fazla muhafazakar. Siz sosyal demokratsanız sizden daha fazla sosyal demokrat. Siz Atatürkçüyseniz sizden daha fazla Atatürkçü. O zaman bakıyor etrafında yahu bu adam benim gibi düşünüyor diyor. Çünkü bu örgüt kendisini gizleyerek kimin yanındaysa onun istediği arzu ettiği gibi göstererek başka başka kılıklarda karşımıza çıkıyor ve biz bu örgütü bu anlamda tanımakta zorlanıyoruz. Diğer terör örgütleri çok net. Zaman zaman etrafınızda duyarsınız. Anasını tanıyorum, babasını tanıyorum ama onlar böyle değil. Fakat onların çocuklarını örgüt devşirmiş annesi, babası örgütün devşirdiğinden haberdar değil. O kadar gizli bir çalışmayı o kadar gizli bir yöntemi bu örgüt kullanmaktadır. Onun için de dikkat ederseniz darbede suçüstü yakalanmış bulunan bu darbeciler bu örgütten aldıkları eğitim ile mahkemelere karşı da takiye yapmaktadırlar. Yiğit birisi olarak çıkıp da adam gibi biz bu darbe teşebbüsünü planladık planları aramızda tartıştık. Sonra uygulama kararı verdik. 15 Temmuz'da da düğmeye bastık. Darbe teşebbüsünü biz yaptık ama başaramadık deme yiğitliğini cesaretini bunlar gösteremiyorlar. Çünkü omurgalı değiller. Kişilik sahibi değiller. Karakter sahibi değiller. Çünkü bu takiye kişilikleri öldürüyor. Hep başkası gibi görüne görüne kendi kişiliği yok olur. Kendi bile kendini tanıyamaz hale geliyor. Omurgasız hale geliyor ahlaksız hale geliyor karaktersiz hale geliyor. Karakterli birisi ahlaklı birisi yiğit birisi mert birisi çıkar der ki ben yaptım. Ama başaramadım. Başarsaydım şöyle olurdu böyle olurdu. Maalesef Türkiye'de böylesi bir kişiliksiz yapı ile bu soruşturmalar sırasında bir kez daha hep beraber görmüş olduk. Dünyayı aldatmaya kalkanlar para vererek senatörleri, milletvekillerini, düşünce kuruluşlarını, gazetecileri, sivil toplum örgütlerini, kanaat oluşturanları satın alıp kendi lehlerine makale yazdıranlar, rapor hazırlatanlar, beyanat verdirenler ki FETÖ bunların tamamını yapıyor. Algı oluşturmaya çalışıyorlar. Şimdi de bu takiye yolu ile Türkiye'nin yargılama yapan hakimlerini ve savcılarını aldatma gayreti içerisindeler. Türkiye'de bu örgütün takiyeleri ile aldanacak kimse kalmamıştır. Türkiye'nin yarısını Türkiye'nin hakim ve savcılarını aldatacaklarını düşünüyorlarsa büyük bir yanılgı içerisindedirler. Yargı eninde sonunda bunlarla ilgili kararını verecek ve bunlar hak ettikleri ceza neyse onu elbette alacaklardır.

DARBECİLERE YARGI GEREKEN CEZAYI VERECEKTİR

Burada bir hususu daha ifade etmekte fayda görüyorum. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların cezalarının ifası ölünceye kadar hapiste kalmaktır. Kamuoyunda sanki bir ceza aldığı zaman yarın dışarı çıkacakmış gibi bir algı var. Halbuki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir kişi cezası kesinleştikten sonra hapisten çıkması mümkün değildir. Cezasının infazı ölünceye kadar hapiste kalmak sureti ile yapılmaktadır. Bunu özellikle ifade ediyorum ki halkımızı bu konularda yanlış yönlendirenler var doğru bilgilendirme olsun diye ifade etmekte fayda görüyorum. Zaman zaman soruşturmalar sırasında tahliyeler ve gözaltılar tutuklamalar olduğuna şahit oluyoruz. Özellikle örgüt üyeliğinden yapılan soruşturmalarda her tahliyeden her soruşturmadan sonra sosyal medyadan başka kanallardan tartışmalar ve bir takım haberler yayılıyor. Değerli meslektaşlarım siz benden daha iyi biliyorsunuz ki yargılama sırasında bazı kavramlar kullanıyoruz. Gözaltı kavramını kullanıyoruz, adli kontrol diyoruz, tutukluluk diyoruz, bunların hepsinin bir karşılığı var. Yakalama diyoruz bunun ayrı bir karşılığı var. Şu anda FETÖ soruşturmaları kapsamında gözaltında bulunan 790 kişi var. Hakkında yakalama kararı bulunan 7605 kişi var. Tutuklu bu kapsamda 50402 kişi var. Haklarında adli kontrol kararı verilmiş 47136 kişi var. Tutuklandıktan sonra adli kontrol ve daha sonra tahliye edilmiş 7963 kişi var. Tutuksuz yargılanan pek çok kişi var. Bu rakamları şunun için veriyorum. Yargılama sırasında tutuksuz yargılanma veyahut adli kontrolle serbest bırakılarak yargılanmak yahut da tutuklu iken adli kontrolle serbest bırakılarak yargılamanın devam etmesi tahliye edilen kişilerin beraat ettiği anlamına gelmez. Bunlarla ilgili karar yargılama sürecinin tamamlanmasından sonra yargılamayı yapacak mahkemeler tarafından verilecektir. O nedenle yargılama süreçlerinin sonuçlarının sabırla beklenmesinde büyük faydalar olduğunu buradan özellikle ifade etmek isterim. Eğer bu sonuçlar sabırla beklenmezse o zaman hakimlerimizi, savcılarımızı görevlerini büyük bir özveri ile fedakarlık içinde yapan yargı mensuplarını suçlarız ki bu da büyük bir haksızlığa yol açar. Usul hukuku çerçevesinde bu yargılamalar bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk içinde ve hukuka uygun bir biçimde yürütülmeye devam edecektir. Türkiye'nin hukuk devleti olma vasfı gözetilerek bunlar yapıldığı gibi bundan sonra da aynı vasıf gözetilerek yapılmaya devam edecektir.

EN GEÇ EKİM AYINDA AVUKATLIK KANUNUNDAKİ DEĞİŞİKLİK MECLİSE GÖNDERİLECEK

Son olarak avukatlarla ilgili bir kaç hususa değinip huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Değerli başkanımız Cavit Bey bazı konuları dile getirdi. Kendisiyle de ben ayrıca konuştum. Burada meslektaşlarıma şunu ifade etmek isterim. Eylül ayı itibariyle veya en geç Ekim ayında avukatlık kanununda değişiklik öngören bir kanun tasarısını TBMM'ne göndermek yönünde çalışmalarımız var. Burada avukatlığa geçişte sınavı getirme hususu başta olmak üzere pek çok konuda önemli değişiklikler yapacağımızı buradan ifade etmek isterim. Barolar Birliğinin birlik seçimlerindeki durumu dahil pek çok alanda önemli reformları yapacağımızı ve bunu da bu yıl bitmeden TBMM'den geçireceğimizi ifade etmekte fayda görüyorum. Hem hakim ve savcılığa geçişte, hem de avukatlığa geçişte bir uygulama birliğini sağlayan adım atmayı düşünüyoruz. Hakimlik, savcılık ve avukatlık için ayrı ayrı sınav yapmayacağız. Hakim savcı avukat herkes aynı sınava girecek ve bu sınavlarda başarılı olanlar hakim, savcı olmak istediğinde mülakattan geçtiğinde hakim, savcı olacaklar. Diğer başarılı olanlar da avukatlık mesleği için staja başlayacaklar. Tabi stajyer olan avukat adayları ile ilgili de önemli iyileştirmeler yapılacak. Barolar Birliğinin siyaset yapmaktan vakit bulup da avukatların, stajyerlerin hakkını hukukunu aramaya vakit ayıramadığı çok açık. Biz bakanlık olarak onlar avukatların stajyerlerin hakkını hukukunu savunmak için yeteri kadar zaman ayırmasalar da biz bakanlık olarak bunlarla ilgili gereğini yapacağız. İnşallah kapsamını hukukçular derneğiyle de yasa tasarısını meclise göndermeden önce bir kez daha konuşacağız ve diğer paydaşlarla da oturup bunu daha iyi nasıl yapacağız konuşacağız. Pasaport meselesi nasıl olacak onu da orada tekrar tartışacağız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber